Şile Şile Vet. Veterinerlik

Şile Şile Vet. Veterinerlik Evcil hayvanlar. Yaban hayvanlar
Kulübe, kafes, ahır ve ağıl hijyeni
Her türlü hayvan tedavisi
Kısırlaştırma ve diğer cerrahi operasyonlar
Veteriner İlaçları

29/01/2024
25/01/2024

ORTADOĞULULUK NEDİR?

Umarız okursunuz...

Okuduktan sonrada paylaşacağınıza inanıyoruz.

Merak etmeyiniz yazı sizi yemeyecek,

Siz okuyunca kendi kendinizi yiyeceksiniz.

Ülkemiz Ortadoğulu bir zihniyet tarafından, Ortadoğulu bir üslupla yönetiliyor ve görünen o ki yakında tamamen Ortadoğu’ya dönüşeceğiz.

Ortadoğululuk nedir bilir misiniz?

-Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak ORTADOĞULULUKTUR.

-Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak ORTADOĞULULUKTUR.

-Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak ORTADOĞULULUKTUR.

-İmanı yüceltip aklı aşağılamak ORTADOĞULULUKTUR.

-Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek ORTADOĞULULUKTUR.

-Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak ORTADOĞULULUKTUR.

-Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak ORTADOĞULULUKTUR.

-“Alnı secde görüyor”(!) diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur.

-İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak ORTADOĞULULUKTUR.

-Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak ORTADOĞULULUKTUR.

-Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak ORTADOĞULULUKTUR.

-Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak ORTADOĞULULUKTUR.

-Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapmak ORTADOĞULULUKTUR.

-Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirmek ORTADOĞULULUKTUR.

-Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutmak ORTADOĞULULUKTUR.

-Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlamak ORTADOĞULULUK.

-Şeytan taşlamaktan ibadet etmeye zaman bulamamak ORTADOĞULULUKTUR.

-Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünmek ORTADOĞULULUKTUR.

-Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inanmak ORTADOĞULULUKTUR.

Yukarıdaki maddelerin birçoğunun dinle ilgili olduğunu görüyorsunuz, NEDEN?

Çünkü ortalama bir Ortadoğulunun beyninin yüzde 75'i dinle kaplıdır. Bu yüzden diğer şeylere çok az yer kalır.

Onun zihniyetiyle ilgili söylediğiniz her şeyi, dinine saldırı sayar.

Dinle ilgili olmayan pek fikri olmadığı için, dinini ilgilendirmeyen hiçbir eleştiri yapma şansınız da yoktur!

Üstünüzü ıslatmadan, elinizle balık yakalamanın imkansızlığı gibi bir şey.

İRONİK BİR ŞEKİLDE, Ortadoğulular ülkelerinin sıkıcılığından kaçıp, nefes almak için turist olarak Türkiye'ye geliyor.

Türkiye'nin yöneticileri ise gittikçe ülkemizi Ortadoğululaştırıyor.

Birkaç yıldır, yılın yarısını yurt dışında geçiriyorum.

Yurt dışında, gittiğim en iyi restoranların en iyi yerlerinde hep Arap şeyhlerinin çocukları, yanlarında Rus sevgilileriyle oturduğunu görüyorum.

Kendi ülkelerini modernleştirmek yerine, modern ülkelerde hayatlarını yaşıyor, kendi halklarına da din pazarlıyorlar.

Gidip, bu adamların ülkesinde, “bu adamlar size din merkezli yaşamayı övüyor ama kendileri son derece dünyevi yaşıyor” desem, beni o diktatörlerin polislerinden önce, o yoksul insanlar linç eder.

"CELLADINA AŞIK" ZİHNİYET'teki insanlar için ne yapılabilir ki?

Bu açıklamayı kimseyi ikna etmek için yazmadım.

Mantığa inanmayan insanların mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim.

Bu hayatta, bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla.

Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası.

Benimki, sadece geleceğe dönük bir “ben dememiş miydim” notu.

Bu topraklarda, her şeyin bir gün anlaşıldığını ama hep geç anlaşıldığını biliyorum.

Hepsi bir gün neyin ne olduğunu anlarlar, ama hep geç anlarlar!

Azgelişmişlerin kaderi iki kelimede saklıdır:

İDRAK GECİKMESİ!

Matbaanın 300 yıl geç geldiği bir topluma, mantık da olması gerekenden 30 yıl sonra geliyor. Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor!

"COĞRAFYA KADERDİR" der, Ibni HALDUN, bizim kaderimiz de İDRAK GECİKMESİ!

Sosyolog Mümin Sekman

22/12/2023

Ne kaldı ki şunun şurasında.
Böylesine zor bir yılın ardından
hani olur ya belki...
Dileyelim olsun!
Herkesin başını sokacak bir evi olsun.
Dürüst müteahhitlerin yaptığı,
kimsenin enkaz altında kalmadığı...
O evlerin içinde çokça sağlık,
çokça huzur olsun.
*
Kimseler üşümesin.
Ne Haticeler, ne Aliler çocuklarını
fön makineleri ile ısıtmak zorunda kalmasın.
*
Tok olan aç olanın halinden anlasın.
Paylaşmak bulaşıcı olsun mesela.
Boş tabaklarda et hayal etmesin insanlar.
Sokaktaki dostlar da unutulmasın.
*
İşçiler emeklerinin karşılığını alabilsin.
Esnafların kepenkleri inmesin.
Seyyar satıcı Ahmet amca
evine eli boş dönmesin.
*
Dileyelim olsun!
Hiçbir anne,
hiçbir baba hastane köşelerinde evladını beklemesin.
Her ilaç kolay bulunabilsin.
Ayşe bebek bu yüzden ölmesin.
*
Dostluklar eski dostluklar gibi sağlam,
sevgiler eski sevgiler gibi yürekten olsun.
Her kalp kirinden arınsın.
*
İnsanlar birbirini dinlemeyi öğrenebilsin.
Dinleyince anlamayı becerebilsin.
Bencillik bir kuyuya düşsün.
Herkes hâlden anlayabilsin.
*
Hiçbir kadın, hiçbir erkek, hiçbir çocuk
şiddet görmesin.
Herkes gerçekten eş,
Herkes gerçekten anne,
Herkes gerçekten baba,
Herkes gerçekten insan olsun.
*
Dileyelim olsun!
Bu yıl insanlık salgını olsun.
Her bedene bulaşsın.
Dünyayı sarsın.

Seçil OĞUZ

22/11/2023

Biz fcebooku sosyal iletişim için kullanıyorduk. Artık yığınla reklamın arasından zorla, ekrana her dokunuşta iki reklamın arasında ve hemen ardından bir reklamla karşılaşıyoruz.
Adınızı adw,spw olarak değiştirmenizi içtenlikle tavsiye ederim

21/11/2023
13/11/2023

Moris Levi
Yine kimse okumayacak ama olsun.. ...

En azından eşeğin gölgesini merak eder belki birkaç kişi ...

5 Nisan 1968 günü Amerika'nın Iowa Eyaletinde 840 nüfuslu Riceville yerleşimi okulunda bir öğrencisi sınıf öğretmeni Jane Elliott'a bir gün önce öldürülen siyahi aktivist Martin Luther King'in neden öldürüldüğünü sordu. Sonradan psikoloji bilimi tarihine geçecek olan deneyini Elliott o bir anda tasarladı ve 8-9 yaşlarındaki hepsi beyaz olan öğrencilerini "mavi gözlüler" ve "kahverengi gözlüler" olarak ikiye ayırdı. Mavi gözlü öğrencileri sınıfın arkasına oturttu ve kahverengi öğrencilere de yeşil kartondan bir kolluk taktı sonra da " Burada ve her yerde kahverengi gözlü olanlar daha zeki daha temiz ve daha başarılıdırlar" dedi. Sonra da tahtaya dönüp "MELANİN" yazdı ve izahatını sürdürdü; "İnsanların göz rengini işte bu adını yazdığım kimyasal belirler. Doğum esnasında ne kadar fazla melanin salgılanırsa bebekler de o kadar zeki insanlar olurlar ve melaninin bolluğu da göz renginden anlaşılır. Kahverengi gözlü olmayanlar unutkandırlar, yaramaz olurlar ve kurallara daha az uyarlar. Söyleyin bakalım kahverengi gözlüler, hakikaten mavi gözlü olan sınıf arkadaşlarınız başarısız değiller mi?" Kahverengi gözlü çocuklar neşe içerisinde öğretmenlerini onayladılar. Jane Elliott hemen kurallar koymaya başladı " Bu günden sonra sınıftaki su sebilleri ayrılacak " kuralı ilk kuraldı "niye" diye sordu mavi gözlü bir çocuk ve kahverengi çocuklar "sizden mikrop kapmayalım diye aptal" cevabını aldılar. Mavi gözlü çocuklardan biri bir anda bir şey fark etti ve Jane Elliott'a "Ama siz de mavi gözlüsünüz" dedi ve cevabı yine kahverengi gözlü çocuklardan aldı; "Eğer kahverengi gözlü olsa idi müdür ya da müfettiş olurdu" diye. Bir anda kahverengi gözlü çocuklar lider ruhlu kendine güvenir ve hoyrat olurken mavi gözlü çocuklar silikleşmiş ve ezik durmaya başlamışlardı. Elliott biraz ileri giderek de kahverengi gözlü çocukların yanlış yaptıklarında mavi gözlüleri cezalandırmasına izin de verdi ve çok acımasız olduklarını gördü. Sonraki bir iki günde mavi gözlü çocukların başarılarında ve kendilerine güvenlerinde hissedilir bir düşüş yaşandı. Kahverendi gözlü çocuklar mavi gözlüleri itip kakıyorlar hor görüyorlardı ve işin garibi mavi gözlüler sadece boyun eğiyorlardı.

Öbür hafta Jane Elliott melanin hormonunu yanlış değerlendirdiğini hafta sonu okuyup inceleyince aslında melaninin mavi gözlülerde daha fazla olduğunu ve zeki ve başarılı olanların aslında mavi gözlüler olduğunu söyledi. Yeşil kolluklar mavi gözlülere takıldı, sınıfta kahverengi gözlüler arka sıraya oturtuldular ve durum tamamen değişti. İlginç bir şekilde bir hafta boyunca aşağılanmış olan mavi gözlüler "iktidarı" ele geçirince daha az acımasız oldular ama bu sefer kahverengi gözlü çocukların başarılarında düşüş yaşandı.İki haftanın sonunda Jane Elliott çocuklara bir deney yaptığını ve melanin isminde bir hormon uydurarak son iki haftada hep birlikte öğrenip gözlemlediklerini hatırlattı. Çocuklar çok rahatladılar aralarında birbirlerine sarılıp ağlayanlar oldu ve hep birlikte ırkçılığı anlamış oldular.

Jane Elliott bu deneyden sonra sayısız televizyon programına çıktı, yaptığı deney sayısız kere tekrarlandı ve psikoloji biliminin literatüründe onun ismi ile yer aldı ama söylemeye gerek yok Riceville yerleşimindeki öğretmenlik görevine son verildi. Hatta çocukları sokaklarda tartaklandı ve kendisi ile eşine en olmaz hakaretler edildi.

------------------------

Sebepsiz nefret içgüdüsü, sanki doğumdan itibaren hepimizde var öyle değil mi? Sadece ırklarla ilgili de değil. İnsanoğlu kendi gibi olmayana, kendi gibi yaşamayana, kendisinden farklı düşünene, daha zengin, zeki, itibarlı, eğitimli, etkin ve başarılı olana, yanlış yaptığını kendi fark edince doğruyu yapana, uyarana "nefret" hissi duyuyor. Dünya kurulduğundan beri sayısız göç, sürgün, zulüme neden olan bu duygu tıpkı enerji gibi tükenmiyor, kaybolmuyor sadece şekil değiştiriyor.Daha da kötüsü bence bu güdüyü yok etmekle yükümlü olan kanaat önderleri, eğitimciler, din adamları, siyasetçiler "eşeğin gölgesi" ile ilgileniyorlar☹️

Eşeğin gölgesi öyküsüne gelince eski Atina’da önemli bir soruna çözüm aranırken kürsüye fikrini söylemek için filozof Demostenes çıkar. Ancak kekeme olduğundan sözünü dinletemez. İnsanlar sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Bunun üzerine Demostenes, “Bir hikaye anlatıp ineceğim” diye bağırır ve sessizlik olunca anlatmaya başlar:

“Bir yolcu Atina’dan Megara’ya gitmek için bir eşek kiralamış. O eşeğin üzerinde, kiralayan eşeğin sahibi de yayan olarak yanlarında beraber yola çıkmışlar. Derken öğle sıcağı bastırmış, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için durmuşlar ama hiç gölgelik yokmuş ve eşeğin sahibi hemen eşeğinin gölgesine sığınmış. Eşeği kiralayan, ‘Sen çekil gölgede benim oturmam gerek’ demiş. Eşeğin sahibi itiraz etmiş: ‘Tabi ki ben oturacağım, çünkü eşek benim.’ Yolcu; " Ama eşeği kiraladım’ deyince de, ‘Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil’ cevabını almış ve tabi sonunda aralarında kavga çıkmış.

Hikayeyi dinleyen herkes dikkat kesilmiş ve hikayenin sonunu bekliyormuş ama Demostenes bu noktada kürsüden inmiş ve uzaklaşmaya başlamış. Dinleyiciler," Hey ne oldu sonunda? Hikayenin sonunu anlat” diye bağrışmaya başlayınca Demostenes kürsüye dönmüş ve demiş ki; “Ben sizin için çok önemli bir konuda bir şeyler anlatmaya çalışıyorum ama siz eşeğin gölgesini merak ediyorsunuz. Artık ne fikrimi söyleyeceğim ne de öykünün sonunu” ve yürüyüp gitmiş.

Benim de size yazmış olduğum bu "sebepsiz nefret" konusu o kadar önemli olmasına rağmen ne yazık ki "eşeğin gölgesi" kadar bile dikkat çekmiyor."

Paylaşılamayan nedir? ideolojiler mi? tarihin yükü mü? toplumsal saplantılar mı? iktidar mı? şovenizm mi? Bana göre her biri "eşeğin gölgesi.”

Eğitim sistemleri, müfredatlar, inançları öğretenler , liderlikler ne yazik ki bu duygunun yanlış / ilkel ve herkese zarar verici olduğunu "Ama-fakat-ancak" sız vurgulamıyorlar ve her yıl anımsayacak vahşet ve acı çoğalıyor.

Lütfen okuduktan sonra bir nokta dahi olsa yorum yapalım.

12/11/2023

Süper tanımlama olmuş 👏

Address

Çavuş Mahallesi Üsküdar Caddesi No:175 Şile
Istanbul

Opening Hours

Monday 10:00 - 18:00
Tuesday 10:00 - 18:00
Wednesday 10:00 - 18:00
Thursday 10:00 - 18:00
Friday 10:00 - 18:00
Saturday 10:00 - 18:00

Telephone

+905321705627

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Şile Şile Vet. Veterinerlik posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category